Saç ekimi sonrası bazı yan etkiler oluşabilir:
- Kanama
- Enfeksiyon
- Saçlı deride ödem
- Göz çevresinde morarma
- Folikülit denilen kıl kökü iltihabı
- Kafa derisinde uyuşma veya hissizlik
- Kaşıntı
Bunların hepsi beklenen ve öngörülebilir yan etkiler olup; bazı takviye ürünleriyle oluşumu engellenebilir:
- Kolajen: Tip 1 kolajen cildin ve saçların temel kolajeni olup; doku onarımı ve saç ekimi sonrası iyileşmenin hızlanması amacıyla kullanılan en temel üründür.
- Koenzin Q10 ve Alfa lipoik asit kombinasyonu: Bu iki takviye edici gıda antioksidan ve antienflamatuar özelliği nedeniyle işlem sonrası ağrı, hissizlik hissini azaltır. Vücut direncini artırıp, işlem sonrası yorgunluğu azaltır.
- Glutatyon: Karaciğerin bize hediye ettiği dünyada bilinen en kuvvetli antioksidandır. Vücut direncini artırıp saçlı deri enfeksiyonuna karşı koruma kalkanı sağlar. Aynı zamanda diğer viral enfeksiyonlara, kanserlere karşı da vücut direncini artırır.
- Biotin: Saç ve kafa derisinin en önemli vitamini.
Kolajen
Kolajen vücudumuzda en bol bulunan proteindir, özellikle de tip 1 kolajendir. Kaslarda, kemiklerde, deride, kan damarlarında, sindirim sisteminde ve tendonlarda bulunur. Kolajen yararları çok çarpıcı çünkü bu protein cildimize güç ve elastikiyet kazandırırken ölü cilt hücrelerini değiştirmeye yardımcı oluyor. Eklemlerimize ve tendonlarımıza gelince, en basit şekliyle, vücudu bir arada tutmaya yardımcı olan “yapıştırıcı” dır. Vücudumuzun kollajen üretimi doğal olarak yaşlandıkça yavaşlamaya başlar. Bu dejeneratif sürece kırışıklık, sarkma cilt ve eklem ağrıları gibi zayıflık veya azalmış kıkırdak
Kolajen denince akla ilk olarak cilt sağlığı geliyor biliyorum. Evet, kolajenin parlak ve canlı bir cilt için kollajen çok önemli, protein cilde esneklik kazandırır, daha genç ve sağlıklı görünmesini sağlar. Ama tek görevi bu değil. Kolajen kelime olarak Yunanca tutkal anlamına gelen “kólla” kelimesinden geliyormuş. Bu benzetme aslında vücudumuzdaki görevlerinden kaynaklanıyor çünkü kollajen vücutta adeta bir tutkal görevi görüyor. Kolajeni bir yapı bloğu olarak düşünebilirsiniz, kaslarınızda, derinizde, kanınızda, kemiklerde, kıkırdakta ve bağlarda bulunuyor. Cilt elastikiyetini arttırıyor, kemiklerinizi ve kaslarınızı bir arada tutuyor, organlarını koruyor, eklemlere ve tendonlara yapı sağlıyor. Yani bu yapıları bir arada tutan bir tutkal görevi görüyor.
Eksiklik nedenleri:
- Şeker, gluten, karbonhidrat ağırlıklı beslenme
- Sigara
- Aşırı güneşlenme
- Genetik defektler
- Kollajen içeren gıdalardan fakir beslenme
- Sindirim bozuklukları
Kolajen 19 farklı amino asitten oluşan bir proteindir. Kolajen, arginin, glutamin, glisin ve prolin gibi daha esansiyel amino asitleri elde etmenin özellikle harika bir yoludur. Kolajen, sıkı bir üçlü sarmalın içinde birbirine sarılmış üç zincirden oluşur. Her zincir, 1.400 amino asit uzunluğundadır! Prolin ve glisin, kollajen zincirlerinde bulunan başlıca amino asit tipleridir.
Kolajende çok önemli amino asitler bulunur:
- Glutamin: Karaciğerde sistein ve glisinle birleşerek en önemli antioksidan olan glutatyona dönüşür. Özellikle GAPS, AIP, eliminasyon diyeti yapan hastalarımda bağırsak onarıcı olarak harici olarak yüksek doz veriyorum. Gerginlik, kaygı, uykusuzluk, kronik yorgunluk, konsantrasyon azlığı, bağışıklığı zayıf olan hastalarda glutamin desteği faydalıdır. Glutaminin içindeki azot yara iyileşmesinde ve eklem ağrısını gidermede etkilidir. Büyüme hormonu üretiminde de görev alır.
- Glisin: Metilasyon döngüsünde, glutatyon oluşumunda, DNA onarımında, egzersiz sırasında kreatin oluşumunda görev alır. Sporcularda sağlıklı kas gelişimi için elzemdir.
- Prolin: Prolin düzenleyici bir amino asittir. Kan damarlarını, eklemleri ve kalbi korur.
- Arginin: Arginin, kalp ve damar tıkanıklığını engelleyen nitrik okside dönüşür. Aynı zamanda bağışıklık sistemini ve erkek cinsel isteğini kuvvetlendirir.
Kemik suyu kaynatılınca içindeki kolajen jelatine dönşür. Jelatin, gıda alerjileri, geçirgen bağırsağı, bağırsak hasarı olan kişiler için mükemmel bir besindir. Özellikle bağırsakta hasar görmüş hücreleri onararak bağırsak kaynaklı otoimmun hastalıkları da düzeltmeye yardımcı olur.
Kolajenin Faydalı Olduğu Durumlar
Cildi gençleştirir: 25 yaşından sonra kolajen üretme yeteneğimiz azalmaya başlar. Bu nedenle yaş aldıkça cilt kırışıklığı artar, cilt esnekliği azalır, daha gevşek bir cilde sahip oluruz. Cildin esnekliği azalınca selülit oluşmaya başlar. Kolajen desteği pürüzsüz, esnek, selülitsiz bir cilt için mutlak gereklidir. Aynı zamanda çatlak izlerini gidermede, cilt kuruluğunu azaltmada da etkilidir.
2. Eklem Ağrıları ve Dejenerasyonu Azaltır: Tendonlarda, eklemlerde kolajen azaldıkça eklemlerin hareket etme yeteneği azalır. Kemiklerin arasındaki eklem sıvısında adeta amortisör gibi yağlanmayı sağlayan bir yastıkçık gibi görev alarak, eklemlerin aşınmasını engeller. Tip 2 kolajen takviyesi Romatoid Artrit ve kireçlenme hastalarındaki eklem ağrısını, eklem harabiyetini giderdiği kanıtlanmıştır.
3. Leaky gut (Geçirgen bağırsak) hastalığını iyileştirmeye yardımcı olur: Günümüzde birçok kronik hastalığın bağırsak sisteminin bozulması ve bu nedenle bağırsaktan vücuda sızan toksinlerin bağışıklığı uyarmasıyla oluştuğunu biliyoruz. Kolajenin içindeki glisin ve glutamin gibi aminoasitler, glukozaminler bağırsak onarımı için mükemmel etkilidir. İBS, crohn hastalığı, ülseratif kolit, reflü ve leaky gut hastalarında kolajen desteği faydalı bulunmuştur.
4. Metabolizmayı hızlandırır: Kolajen artışı yağsız kas kütlesini artırarak metabolizma hızını artırır. C vitaminiyle birlikte kolajen aldığımız taktirde, kolajen vücudun kullanacağı protein haline dönüştürür. Kolajen içindeki glisin aynı zamanda glutatyona döndüğü için mitokondride oluşan serbest radikalleri yokederek anti-aging etki yapıyor. Glutamin vücuda karbon ve azot atomu sağlayarak enerjik olmamızı sağlar.
Kas kütlesini artırır: Kolajen içindeki aminoasitlerden glisin, arginin ve glutamin kas yapımı, kas kütlesi artımı ve spor yapanlarda kas onarımını sağladığı için spor yapanların kolajenden yoğun beslenmesi gerekir.
Tırnakları Saçları ve Dişleri Güçlendirir: Kolajen saç, tırnak ve cilin temel proteinidir. Sağ dökülmesi ve tırnak kırılması tedavisinde tedavide önemli bir yer tutar.
Karaciğeri onarır: Karaciğerin detoks kapasitesini artırır. Kolajendeki glisin karaciğerde glutatyona dönüşür. Glutatyon da hücrelerimizi serbest radikal, toksik madde, alkol, sigara, ağır metal hasarına karşı koruyan temel antioksidandır. Bu nedenle karaciğeri temizlemenin en kolay yolu kemik suyudur. Gerçigen bağırsak (leaky gut) hızla onarmak için üç günlük kemik suyu kürünü sık aralıklarla yapılmasını öneririm.
Kalp ve damar sağlığını korur: Damarda yağ birikmesini engeller. Aynı zamanda damar onarımı için prolin gerekir. Arginin; nitrik oksit miktarını artırarak damarları genişletir;bu sayede kan basıncını kontrol eder.
En İyi Kolajen Çeşitleri ve Kaynakları Nelerdir?
Prokollajen, “kolajen sentezi sürecinde fibroblastlar ve diğer hücreler tarafından oluşturulan kollajenin çözünebilir öncüsüdür.” insan vücudunda en az 16 farklı kolajen türü olmasıdır. Bunlar, 1, 2, 3, 5 ve 10 kollajen tiplerini içerir. Bununla birlikte, kolajenin büyük çoğunluğu – yüzde 80 ile 90 arasında – tipik olarak 1, 2 ve 3 tiplerinden oluşur.
Tip 1 / Tip I: Vücudumuzda en fazla bulunan ve en etkili formdur. Pürüzsüz cilt, tendon sağlığı, yara iyileşmesi, kırışıklığın engelenmesi için etkilidir.
Tip 2 / Tip II: Kemik ve eklem sağlığı için en önemli kolajen tipidir. Özellikle kireçlenmeye bağlı ağrılarda etkilidir.
Tip 3 / Tip III: Cilt ve kana damarları için önemlidir. Eksikliğinde cilt kırışıklığı, elastikiyette azalma olduğu gibi; aort damarında yırtılmaya bağlı erken ölüm olabilir.
Tip 4 / Tip IV: Damarları, organları, kasları, sinirleri ve yağları çevreler. Özellikle sindirim ve solunum sisteminde en sık bulunan kolajen tipidir.
Tip 5 / Tip V: Hücre yüzeyinde ve hamilelerde anneyle bebek alışverişi yapılan kordon duvarında bulunur.
Tip 10 / Tip X: Yeni kemik ve kıkırdak oluşumunda, kemik kırığının iyileşmesinde ve eklem onarımında faydalıdır.
En değerli kolajen kaynakları:
- Sığır kolajeni: Sığırın kemik, kas, tendon ve derisinde kollajen bolca bulunur. Çoğunlukla cilt sağlığı için gerekli olan Tip 1 ve Tip 3 kollajen içerir. Glisin ve prolin açısından zengindir. Kreatin üretimi ve kas yapımında da etkilidir.
- Tavuk kolajeni: Tavuk kollajeninde özellikle kıkırdak yapımında etkili olan Tip 2 kollajen bulunur. Bu nedenle eklem ağrılarında en etkili formdur. Aynı zamanda anti-aging etkili kondroitin sülfat ve glukozamin sülfat kaynağıdır.
- Balık kolajen: Kolay emillir. Tip 1 kollajen ve prolin, hidroksiprolince zengindir. Eklem, cilt, organ, damar, sindirim ve kemikler için yararlarlıdır.
- Yumurta kabuğu zarı kolajeni: Yumurta beyazında ve kabuğunda genelde Tip 1 kollajen, nadiren Tip 3-4-10 kollajen da vardır. İçindeki glukozamin, kondroiin sülfat, hyalorunik asit bağ doku, yara iyileşmesi, kas ve eklem ağrılarını gidermede etkilidir.
Kolajen peptidleri (hidrolize kolajen), kolajenin bağırsakta daha iyi emilebilmesi için hidroliz işlemiyle küçültülmüş formudur. Bu nedenle daha yüksek biyoyararlanımı sahiptir. Cildi ve saçları iyileştirmeye, eklem ağrısını gidermeye ve bağırsak sağlığınızı iyileştirmeye daha fazla yardımcı olur.
En güzel ve en sağlıklı kolajen kaynağı; merada otlamış, antibiyotik veya ilaç uygulanmamış hayvanları tüketmektir. Dedelerimiz ve ninelerimiz tavuğun kıkırdağını çiğner, kemiği, tendonları saatlerce kaynatır, suyuna çorba, pilav yaparlardı. Onların yaptıklarının ne kadar doğru olduğunu yeni yeni anlamaktayız.
Kolajen Yan Etkileri Var mı?
Kolajen güvenilir olmasına karşın; üretildiği kaynağa alerjisi olanların dikkat etmesi gerekir. Tip 2 kolajen genelde tavuktan Tip 1 ve Tip 3 ise sığır, balık ve yumurta beyazından yapılır. Neyse ki, negatif kolajen yan etkileri nadirdir.
Günlük doz doğal kolajen için 10 gram, peptid kolajen içeren ürünler içinse 2.5 gram civarında olmalı.
Kullanım süresi ortalama 3 aydır. Yılda
2 kür yeterli sayılır.
C vitamini, manganez, bakır, prolin ve antosiyanidinlerde (yaban mersini, kiraz ve böğürtlen gibi) kolajen desteğinin yararlanımını artırır.
Takviyenizin biyoyararlanımını ve sindirimini optimize etmek için kolajen peptidleri gibi hidrolize kolajen ürünlerini tercih ettiğinizden emin olun.
Kremlerdeki kolajan ciltten emilemeyecek kadar büyük olduğu için yararı kuşkuludur. Kemik suyuyla ve ağızdan alınan takviyeyle bağırsaklardan cilde taşınan kolajen daha etkilidir.
Yumurta, kümes hayvanları, balık ve süt gibi hayvansal ürünlerin tümü kolajen oluşumunu artırmaya yardımcı olabilir.
Glutatyon
Sağlıklı ve uzun yaşamın sırrı nerede gizli diye sorulacak olursa verilecek yanıt bellidir?
Glutatyon vücudumuzdaki tüm antioksidanların efendisi konumundadır. Karaciğerde glisin, glutamat ve sistein aminoasitlerinin birleşimiyle doğal olarak oluşmaktadır.
Mitokondrilerde elektron transport zincirlerinde elektronlar kayarken ATP oluşur. Bu aşamada bazı elektronlar kontrolden çıkarak, serbest radikal adı verilen oksidatif maddelere dönüşür. Bu maddeler hücrede serseri mayın gibi çarptığı herşeyi tahrip eder. Yaşlı hücre, yabancı partikül, mikroplar bu sayede vücuttan temizlenir. Normalde vücut için yararlı olan bu mekanizma kontrolden çıkıp fazla üretildiğinde sağlıklı hücrelere da zarar vererek, hücre yıkımı, DNA hasarı, yaşlılık, kanser, kalp, şeker, bunama gibi kronik hastalıklara neden olmaktadır. Glutatyon burada devreye girerek, kendindeki fazla elektronu bu zararlı serbest radikallere aktararak zararsız hale getirir. Aynı zamanda DNA üretiminde, bağışıklık sisteminin düzenli çalışmasında, sperm oluşumunda, beyinden civanın uzaklaştırılmasında, karaciğerde yağların uzaklaştırılmasında da etkilidir.
Glutatyon düzeyi yaşam süresi konusunda hassas bir ölçüt olarak kabul edilmektedir. Yani glutatyon düzeyiniz ne kadar yüksekse sağlıklı ve uzun bir yaşam sürme ihtimaliniz o denli yüksektir.
Glutatyon 3 şekilde yükseltilir:
- Ağızdan glutatyon oluşturacak besinleri veya takviyeleri alarak vücudun doğal olarak glutatyon oluşturmasına imkan tanıyarak glutatyon yükseltilebilir.
- Glutatyon ihtiva eden besinler:
- Avokado
- Lahana
- Brüksel lahanası
- Brokoli
- Roka
- Kuşkonmaz
- Karnabahar
- Sarımsak
- Ispanak
- Şalgam
- Turp
- Glutatyon sentezinde görevli supplementler:
- Betain (Trimetilglisin)
- Selenyum
- N-asetil sistein
- B2-B6-B9-B12 ve Biotin gibi metilasyonu destekleyen vitaminler
- Alfa lipoik asit
- SAMe
- Magnezyum
- Milk thistle (silimarin)
- Ağızdan glutatyon alınması: Ağızdan alındığı taktirde protein yapıda olduğu için mide asidinde parçalanmakta olduğu için mide asidine dirençli lipozomal formun alınması uygun olur.
- Damardan glutatyon serumları uygulanması: En etkili ve hızlı sonuç alınan bir yöntem.
Glutatyon faydaları nelerdir?
- En güçlü antioksidandır.
- Kronik enflamasyonu geriletir.
- Mitokondrileri koruyarak vücuda enerji verir.
- Bağışıklığı destekler.
- Kanserin yayılmasını engeller.
- Karaciğer yağlanması olanlarda hücre hasarını azaltır.
- Toksik maddeleri vücuttan uzaklaştırır.
- İnsülin duyarlılığını artırarak şeker hastalığını ve insülin direncini geriletir.
- Beyin hasarını engelleyerek Alzheimer hastalığına karşı korur.
- Parkinsonda şikayetleri azaltır.
- Ülseratif kolit hastalarında bağırsak hasarını azaltır.
- Otizm bulgularını geriletir.
.
Kimler Glutatyon Desteği Almalıdır?
- Sağlıklı yaşlanmak isteyenler
- Yaşlılar: 20 yaşından sonra glutatyon üretimi her 10 yılda %10 düşer.
- Kanser
- Alkolizm
- Kalp hastalığı
- Astım
- Kolesterol yüksekliği
- Karaciğer yağlanması
- Parkinson, Alzheimer
- Unutkanlık
- Kronik yorgunluk
- Kronik ilaç kullanımı
- Hashimoto tiroiditi başta olmak üzere otoimmun hastalıklar
- Katarakt, glokom
- Diyabet
- Erkek kısırlığı
Glutatyon neden düşer?
- Alım azlığı: Glutatyon içeren gıdaların veya glutatyon oluşumunda görev alan mineral, vitaminlerin diyetle yetersiz alınması glutatyon oluşumunu azaltır.
- Sigara ve alkol
- İlaç: Özellikle ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılan parasetamol karaciğerde glutatyon depolarını tüketir.
- Petrokimya ürünleri
- Kozmetik ürünler
- Tarım ilaçları
- Temizlik ürünleri: Çamaşır yumuşatıcıları, beyazlatıcılar, deterjanlar, oda kokuları.
- Ağır metaller: Civa, kurşun, kadmiyum, alüminyum, bakır.
- Gıda katkı maddeleri
- Klorlu su
- Mutfak gereçleri: Alüminyum, bakır, kalay, teflon kaplı pişiriciler, plastik saklama kapları, pet şişeler.
- Kronik stres: Glutatyon kullanımı artar.
- Aşırı egzersiz: Ağır fiziksel aktivitelerde serbest radikaller artar.
- Yaşlanma: 20 yaşından sonra her yıl glutatyon seviyesi %1 düşer.
- Melatonin eksikliği: Gece özellikle televizyon, tablet, cep telefonu, bilgisayar ekranından yayılan mavi ışık, melatonin üretimini en fazla baskılayan ışık tipidir. Melatonin azaldığı durumda glutatyon seviyesi de düşer.
Önerilen doz
Glutatyon son derece güvenilir olup; doz aşımında ciddi yan etki bildirilmemiştir. Nadiren ishal, ciltte kızarıklık, karında şişkinlik yapabilir. Damardan uygulamada belirli seanslarda 600-1200 mg dozlarında kullanılabilir.
Koenzim Q10 faydaları
Koenzim Q10 eksikliğinde birçok organda bozulmalar gelişir; hücre yaşlanması ve ölümü hızlanır. C vitamini ve B vitamini, folik asit, selenyum, çinko gibi birçok mineral ve faktörle birlikte vücudun antioksidan savunmasını güçlendirerek yaşlanma sürecinde ortaya çıkabilecek hastalıkları azaltır.
Yaşlanmayı geciktirir: CoQ10 seviyelerinin zamanla azalması yaşlanmaya ve kronik hastalıkların gelişimine neden olur. CoQ10 hücresel enerjinin önemli bir kısmını üreten mitokondrilerde ATP üretimine katkı yaparak hücrelerin genç kalmasına yardımcı olur. Oksidatif stresi önleyerek yaşlanma sırasında hücre aktivitesini geliştirir.
Cildi korur: Cildimiz hücresel hasar, UV ışınları gibi zararlı etkilere geniş ölçüde maruz kalır. Zamanla nemi azalır, katmanlar incelmeye ve sarkmaya başlar. Aynı zamanda düşük CoQ10 seviyeleri cilt kanseri gelişme riskini arttırır. Doğrudan cilde uygulanan Koenzim Q10 kremler veya takviyele, antioksidan korumayı arttırarak cildi nemlendirir. Güneş hasarını, kırışıklıkları, cilt yaşlanmasını ve kanser oluşumunu azaltmaya yardımcı olur.
Kalp-damar sağlığını korur: Kalp yetmezliği genellikle koroner arter hastalığı veya yüksek tansiyon gibi kalp rahatsızlıklarının sonucudur. Bu koşullar oksidatif hasarın artmasına ve damarların iltihaplanmasına yol açabilir. Koenzim Q10 radikalleri baskılayarak enerji üretimini, egzersiz kapasitesini, kalp fonksiyonlarını artırır. Ayrıca iltihaplanmayı azaltır, damarları genişleterek kalp krizi riskini azaltır.
Diyabeti önler: Diyabet insülinin eksikliği veya etkin kullanılamaması sonucu gelişen bir kronik hastalıktır. Sağlıksız beslenme, stres gibi dış faktörler oluşuma katkıda bulunur. CoQ10 insülin duyarlılığının artmasına, kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olabilir. Yağ parçalanmasını uyararak obeziteye veya diyabete yol açabilecek yağ hücrelerinin birikimini azaltır. Metabolik sendrom ve tip 2 diyabet tedavisine katkı yapar.
Kolesterol ilaçlarının yan etkilerini azaltır: Kolesterolü düşürmek için alınan statinler Koenzim Q10 üretimini azaltarak kas ağrıları, yorgunluk gibi yan etkilere neden olabilir. Takviyeler enerji üretimini artırarak yan etkileri azaltabilir. Yaşlılarda buna bağlı gelişen kırılganlık ve sarkopeni ilerlemesini yavaşlatabilir; HDL (iyi) kolesterol seviyelerini arttırırken kandaki toplam kolesterol, LDL (kötü) kolesterol, trigliserit ve glikozu önemli ölçüde azaltabilir.
Beyin sağlığını korur: Beyin yüksek miktarda yağ asidi içerir, oksijen ihtiyacı fazladır, hasarlara karşı duyarlıdır. Beyin hücrelerinin enerji merkezleri olan mitokondriler zamanla tembelleşir ve sayıları azalır. Bu durum hafızayı, bilişsel yetenekleri, fiziksel işlevleri etkileyen zararlı bileşiklerin seviyesini arttırır. CoQ10, enerji üretimini destekleyerek fonksiyon kaybını önler; antioksidan etkisiyle oksidatif hasarı engelleyerek bunama, Huntington, Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının ilerlemesini yavaşlatır.
Tansiyonu dengeler: Yüksek tansiyon tedavisinde kullanılan bazı antihipertansif ilaçların depresyon, kalp ve böbrek fonksiyon bozukluğu gibi olumsuz etkileri olabilir. Araştırmalar Koenzim Q10’nun hipertansiyonu olan hastalarda, büyük ve küçük tansiyon denilen, sistolik ve diastolik kan basınçlarını düşürdüğünü, çoklu ilaç alma ihtiyacını azaltabileceğini göstermektedir.
İltihabı azaltır: Kronik enflamasyon (iltihap) ve oksidatif stres; kardiyovasküler hastalıklar, fibromiyalji, multipl skleroz, diyabet, obezite, böbrek yetmezliği, romatoid artrit, kanser ve periodontal hastalıklarla ilişkilidir. CoQ10 enflamasyonu etkin bir şekilde baskılayan endojen bir antioksidan işlevi görerek daha hızlı iyileşme ve doku onarımı sağlar.
Doğurganlığı destekler: Erkek kısırlığı oksidatif stresle ilişkilendirilir ve seminal sıvıdaki CoQ10 seviyeleri sağlıklı spermlerin önemli biyobelirteçleri olarak kabul edilir. Kısırlık tedavisinde antioksidan korumayı artırarak sperm kalitesini geliştirir, yoğunluğunu, aktivitesini ve yapısını iyileştirir. Aynı şekilde kadınlarda yumurta kalitesini arttırır.
Akciğerleri korur: Akciğerler oksijenle en fazla temasta bulunan organlardır, bu onları oksidatif strese karşı hassas hale getirir. Artan oksidatif hasar, düşük Koenzim Q10 seviyeler, zayıf antioksidan koruma; astım ve KOAH gibi akciğer hastalıklarına yol açabilir. Takviyeler oksidatif hasarı ve iltihabı azaltabilir.
Koenzim Q10 kanserden korur mu? Artan oksidatif stres hücre hasarına neden olarak yapısını ve fonksiyonlarını bozar. Vücut bu hasarla mücadele edemezse; hücrelerin büyüme ve çoğalmasını kontrol eden DNA’da oluşan hasar nedeniyle kanser riski artabilir. Kanser hastalarının Koenzim Q10 seviyeleri sağlıklı bireylere kıyasla daha düşüktür. CoQ10’in antioksidan aktivitesi ile bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser gelişimini engeller.
Araştırmalar, kolon kanserini önlemeye yardımcı olduğunu, melanomun nüksünü azalttığını, meme kanserinde tümöri gelişimini ve metastazları engellediğini göstermektedir. Ancak FDA, kanser için bir tedavi olarak CoQ10’i henüz onaylamamıştır.
Koenzim Q10 hangi besinlerde bulunur?
CoQ10 hayvansal ve bitkisel gıdalarda farklı oranlarda bulunmaktadır. En yüksek içerik sakatatlarda, bitkisel yağlarda, kırmızı et ve yumurtadadır.
- Süt-süt ürünleri: Yumurta, peynir, yoğurt
- Sakatatlar: Kalp, karaciğer, böbrek
- Kas etleri: Dana, sığır, tavuk
- Yağlı balıklar: Alabalık, ringa, uskumru, sardalya, somon
- Sebzeler: Ispanak, karnabahar, mantar, brokoli, maydonoz, lahana
- Meyveler: Portakal, greyfurt, çilek, avokado, böğürtlen
- Baklagiller: Soya fasulyesi, mercimek, fasulye
- Kuruyemiş ve tohumlar: Susam, Antep fıstığı, fındık, yerfıstığı, ceviz
- Yağlar: Soya, hindistancevizi, fıstık, kanola, üzüm çekirdeği ve zeytinyağı
- Kepekli tahıllar: Bulgur, yulaf, esmer pirinç
Koenzim Q10 nasıl kullanılır?
CoQ10 jel kapsül, kabuklu kapsül, oral sprey, tablet gibi çeşitli formlarda mevcuttur. Oral yolla alınabildiği gibi damar içine enjeksiyonla da verilebilir. Yağ veya yağ içeren gıdalarla alındığında daha iyi emilir. Kahvaltıdan sonra tok karnına almak en iyisidir.
Günlük ne kadar koenzim Q10 alınmalıdır?
Gıdalardan alınan günlük miktarın 10mg civarında olduğu düşünülmektedir; bu miktar eksiklik yaşayanlarda seviyeleri arttırmak için yeterli olmayabilir. Standart doz günde 100-200mg arasındadır ancak önerilen doz kişiye göre değişebilir.
Koenzim Q10 zararları ve yan etkileri
- Genel olarak güvenli kabul edilmektedir ancak yüksek dozlarda uykusuzluk, sindirim bozukluğu, kurdeşen, mide bulantısı, baş ve karın ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk, iştah kaybı, ışık hassasiyeti, sinirlilik gibi yan etkiler görülebilir.
- Antikoagülanlar(kan incelticiler), tansiyon ilaçları ve insülin ile etkileşime girebilir.
- Tansiyon düşürücü etkisi olduğundan bitkisel ürünlerle kullanılması tavsiye edilmez.
Alfa-lipoik asit nedir?
ALA hem vücudumuzda üretilen hem de besinlerle alınabilen çok güçlü bir antioksidandır. Çok az miktarda kendimiz de üretebilmemize karşın asıl ihtiyacımızı kırmızı et, sakatat, ıspanak, brokoli, bezelye, domates ve patatesten karşılarız. Bazı durumlarda artan ihtiyacı karşılamak için takviyeye ihtiyaç duyabiliriz.
Mitokondri denilen enerji fabrikalarımızda gıdalarımızın enerjiye dönüştürülmesinde görev alır (1). Tüm hücrelerimizi yaşlılığın yıpratıcı etkisine karşı koruyan mükemmel bir antioksidandır. Karaciğerimizde toksinlerin yok edildiği faz 2 aşamasını çalıştırarak detoks etkisi de vardır.
ALA Faydaları Nelerdir?
- Cildimizi yaşlılığa ve UV ışınlarına karşı korur
- Krem olarak kullanıldığında cilt kırışıklığını ve pürüzlülüğünü azalttığı kanıtlandı (2).
- Aynı şekilde krem şekli cildin iç katmanlarına girerek güneşin zararlı UV ışınlarına karşı cildimizi korur (3).
- ALA, glutatyon ve c vitamini damardan birlikte uygulandığında anti-aging olarak etki eder (4).
- Şeker hastalığı
- Kan şekerimizi % 64’e kadar düşürür (5). Aynı zamanda insülin direncini düşürdüğü ve HbA1c düzeyini düşürdüğü kanıtlanmıştır.
- Şeker hastalığı uzun vadede göz ve sinir tutulumu yaparak yaşam kalitesini sıfırlar. ALA kullanımının diyabetik retinopati (göz hasarı) ve nöropati (sinir hasarı) riskini azalttığı kanıtlanmıştır (6).
- Kilo kaybı
- Beynimizdeki açlık merkezini uyaran AMPK proteinini baskılar. Bu sayede açlık hissetmeyiz (7). Bir çalışmada 14 hafta ALA kullanımı, plaseboya göre 2,8 kg daha fazla zayıflama yaptığı kanıtlanmıştır (8).
- Kalbimizi korur
- Kalpteki oksidatif hasarı engelleyerek kalp hastalıklarını engeller (9).
- Damar iç yüzeyinin hasarını engelleyerek kalp ve damar hastalıklarını engeller (10).
- Trigliserit ve LDL (kötü) kolesterol seviyelerini düşürdüğünü bulmuştur (11).
- Beynimizi sinirlerimizi korur
- Alzheimer ilerlemesini yavaşlatır (12).
- MS hastalığı ilerlemesini yavaşlatır (13).
- Nöropatiyi azaltır.
- Karpal tünel sendromu denilen elde uyuşma, karıncalanma ile giden hastalıkta sinir fonksiyonlarını koruyarak yakınmaları azaltır (14).
- Enflamasyonu azaltır: CRP’yi önemliölçüde azalttığı kanıtlandı (15).
Hangi formu kullanalım?
İki formu vardır:
- S-Lipoik Asit
S-Lipoik Asit doğada bulunmaz. Bu form, asıl etkili olan R-Lipoik Asitin sentezinde bir yan üründür.
- R-Lipoik Asit
R-Lipoik Asit bitkilerde, hayvanlarda ve insan vücudunda doğal olarak oluşan lipoik asit formudur. Asıl etkili olan formdur. enerji üretiminde yer alan mitokondriyal enzimler için kofaktör olan tek formdur. Ayrıca hücre içi glutatyonu ve CoQ10 seviyelerini artıran formdur.
Önemli not: Genelde takviyelerde özel olarak bahsedilmediği taktirde S ile R formu yarı yarıya bulunur. Aktif olan R formunu kullanmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
ALA’yı nasıl kullanalım?
Emilimi artsın diye sabah aç 200-600 mg alalım (16).
Karaciğerde hızla etkisini yitirdiği için hastaların günde 3 defa 200 mg olarak aç alması daha uygun olur.
Antioksidanlar vücudumuzda zararlılara karşı kurşunu sıktıktan sonra tetiklerinin tekrar kurulması gerekir. Bu işi ALA mükemmel bir şekilde yapıyor. ALA diğer antioksidanları indirgeyerek yeniden kullanılmasını sağlar. Bu nedenle E vitamini, C vitamini, L-Karnitin, Koenzim Q10 kullananlarda bu takviyelerin etkilerini artırdığı kanıtlanmıştır.
Biotin ile ALA hücre zarında taşınırken aynı enzimlere ihtiyaç duyar. Aynı öğünde alınmamalı ve ALA kullananlarda biotin ihtiyacı artacağı unutulmamalıdır (17).
Kaynaklar
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21297908
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24056055
- https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/0006295296003371
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20977120
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/9252495
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25381809
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18445126
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28295905
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25949771
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/26171398/
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/29990473
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18655815
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15794388/
- https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19499849
- https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0939475318301248
- https://link.springer.com/article/10.1007%2Fs002280050151
- https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/15561972/
Gençliğin ve Güzelliğin Gizli Sırrı: Biotin
H vitamini, B₇ vitamini olarak da adlandırılan ve son yıllarda “güzellik vitamini” olarak isimlendirilen biotin sadece saç ve cilt sağlığı için mi gereklidir?
Biotin, sağlıklı bir metabolik, sinir, sindirim ve kardiyovasküler fonksiyonlar için gerekli bir anahtar besin grubu olan B vitamini kompleksinin bir parçası olan suda çözünür bir vitamindir.
Saçlarımızın, tırnaklarımızın ve cildimizin sağlığının korunmasında önemli bir rol oynadığı için bize genç ve çekici bir görünüm kazandırmaya yardımcı olmaktır. Biotin “saç ve cilt” anlamına gelen Almanca Haar ve Haut kelimelerinin baş harfi olan “H” vitamini olarak da adlandırılır.
Biotin eksikliği
Vücudumuz biotin sentezleyemez, bu nedenle besinlerle, takviye ve barsak bakterileri yoluyla alınmalıdır. Biotin eksikliği, insanların genel olarak yeterince gıda tükettiği ülkelerde nadirdir. Bunun başlıca nedeni üç nedenden kaynaklanıyor:
1. Günlük ihtiyacın düşük olması
2. Birçok gıdanın biotin içermesi
3. Bağırsağımızdaki probiyotik denilen yararlı bakteriler de biotin üretmesi
Biotin eksikliği olduğu nasıl anlaşılır?
- Saç dökülmesi
- Tırnak kırılması
- Göz, burun, ağız ve üreme organları çevresinde pul pul kızarıklıklar
- Depresyon
- Unutkanlık
- Halüsinasyonlar
- Ellerde ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma
- Havale nöbetleri
- Sık tekrarlayan enfeksiyonlar
Biotin eksikliği için kimler risklidir?
-Gebelik
-Antibiyotik kullanımı
-Epilepsi ilacı kullanımı
-Sigara
-Alkol
-Yumurta beyazının çiğ tüketimi
-Gluten hastalığı (Çölyak)
-Leaky gut (Geçirgen bağırsak)
Günlük biotin ihtiyacı ne kadardır?
- Bebeklik: 5 mikrogram
- 7 ay – 3 yaş: 6-8 mikrogram
- 4-13 yaş: 12-20 mikrogram
- Ergenlik: 25 mikrogram
- 19 yaşından sonra: 30 mikrogram
- Hamilelik: 30 mikrogram,
- Emzirme dönemi: 35 mikrogram
Klinik pratikte takviye olarak kullanılan biotin, biyoyararlanımı artırmak için, günlük önerilen değerden çok daha yüksek miktarda kullanılır. Özellikle 1.000 mikrogram ila 10.000 mikrogram arasında değişir. Diyabete ilgili çalışmalarda 16000 mikrogram gibi yüksek dozlar kullanılmıştır.
Sekiz farklı biotin çeşidinden sadece D-Biotin olanı vücudumuz tarafından kullanılır.
En iyi biotin kaynakları nelerdir?
- Karaciğer
- Yumurta sarısı
- Somon balığı
- Peynir
- Avokado
- Ahududu
- Karnabahar
- Mantar
- Soya
- Muz
Not: Biotin yumurtanın sadece sarısında vardır. Beyazında biotin bulunmadığı gibi, biotini parçalayan avidin vardır.
Yararlı olduğu durumlar:
1. Saç, cilt ve tırnak sağlığını korur:
Saçlarda kuruma, incelme, dökülme, kırılmayı engeller. Tırnaklarda çatlama, kırılma, çizgilenmeyi engeller. Ciltte kuruma, kaşıntı, pullanma, kızarıklık, dermatit, egzama gibi durumlar için faydası kanıtlanmıştır. Aynı zamanda mantar enfeksiyonları ve sivilcede de etkilidir.
2. Zararlı genleri kapar, yararlı genleri açar:
Biotin, epigenetik değişiklik denilen, metabolizmanın sağlıklı çalışabilmesi için yararlı genleri açar, zararlı genleri kapar.
3. Gıdaların enerjiye çevrilmesini sağlar:
Karbonhidrat, protein ve yağ gibi makroların daha efektif kullanılmasını sağlayarak metabolizmayı düzenler. Bu nedenle biotin eksiklğinde yavaş metabolizmanın belirtileri olan; enerji eksikliği , yorgunluk, kilo alımı, sindirim sorunları, diyabet riski, iştah bozuklukları, depresif mizaç görünebilir.
4. Şekeri dengeler, insülin direncini azaltır:
Glikoz duyarlılığını artırarak kan şekerini dengeler. Bu sayede insülin direncini, obeziteyi, tip 2 şeker hastalığını, metabolik sendromu engeller. Biotin özellikle kromla birlikte alındığında bu etkisi artar.
İnsülinin hücreler tarafından kullanılmasını artırır, karaciğerde glikoz üretimini engeller aynı zamanda şeker hastalarında gelişen sinir harabiyetine bağlı el ve ayaklarda oluşan yanma, uyuşma, karıncalanmaları azaltır.
5. Hormonları düzenler:
Tiroid ve böbrek üstü bezimizin sağlıklı çalışabilmesi için biotin ihtiyacı vardır. Bu nedenle biotin eksikliğinde tiroid tembelliği ve adrenal (böbrek üstü) yorgunluk belirtileri olarak kilo alımı, açlık hissi, yorgunluk, üşüme, depresyon, uyku problemleri gelişir.
6. Beyni korur:
Biotin sinir iletiminde haberci olarak görev alır. Alzheimer hastalığını, hafızayı koruyarak engeller. Zihinsel enerjinin ve konsantrasyonun arttırılmasına yardımcı olur.
7. Kalp-damar sistemini korur:
Biotin kalp krizi, felç, damarlarda plak birikimini engeller. Aynı zamanda kötü kolesterolü düşürdüğü gibi, iyi kolesterolü de yükseltir.
8. Doku ve kas üretimi ve onarımı:
Hücrelerin, organların, kasların onarımı ve yeniden üretimi açısından biotin gereklidir. Özellikle kas onarımı, eklem ve kemiklerdeki enflamasyona bağlı müzmin ağrı, hareket kısıtlılığı gibi durumlarda etkilidir.
9. Gebelikte bebek sağlığı üzerine etkileri:
Gebelerde biotin kullanımı anne karnındaki bebeğin gelişimi için elzemdir. Biotin eksikliği olan annelerin çocuklarında büyüme gelişme geriliği, düşük kilolu bebek ve dokularda yanlış gelişim olabilir. Bu nedenle hamilelik döneminde biotin alınması son derece önemlidir.
10. Bağışıklığı destekler:
Biotin, immun sistem denilen bağışıklık sisteminin ana hücresi olan beyaz kan hücrelerinin gelişiminde etkilidir. Bu hücreler hem mikroplara hem de tümörlere karşı vücudumuzu korur. Fazla çalıştığında ise vücudu zarar verecek otoimmun hastalıklar gelişir. Biotin bu hücrelerin dengeli çalışmasını sağlar.
Yan etkisi var mıdır?
Takviye olarak biotin kullanımı son derece güvenlidir. Günde 10.000 mcg kullanımına kadar güvenli bulunmuştur. Biotin suda çözündüğü için fazlası depolanamadan idrarla atılır. Bu nedenle toksik seviyelere erişmesi ve zehirlenmesi nadirdir.
Uzun süreli epilepsi ilacı , yüksek doz B5 vitamini kullanımı, sivilce için kullanılan isotretinon biotin düzeylerini düşürebilir. Alkol kullanımı emilimini azaltır. Antibiyotik kullanımı biotin üreten probiyotikleri azaltarak, biotin eksikliği yapar.